Türkiye ‘de Kentsel Dönüşüm
Türkiye’de Kentsel Dönüşüm kentlerde oluşan çarpık yapılaşmaların fiziksel ve sosyal bozulmaların çevre düzenlemelerin çözümü olarak görülmektedir. ” Kentsel Dönüşüm” kavramı kentsel planlamanın önemli bir enstrümanı olarak ön plana çıkmıştır. Kentsel dönüşüm projeleri öncelikle büyük kentlerimiz olmak üzere acil ihtiyaçtır. Kentsel dönüşüm politikaları kentlilerin sağlıklı, kaliteli ve dengeli bir çevrede yaşamalarını amaçlamaktadır. Özellikle büyük kentlerimiz aşırı nüfus yığılmaları düzensiz ve çarpık yapılaşmalarla, yanlış yer seçimleriyle karşı karşıyadır. Bu tip olumsuzlukların önüne geçmek ve mevcut olumsuzlukları ortadan kaldırmak daha sağlıklı, düzenli ve yaşanabilir kentler meydana getirmek için kentsel dönüşüm projeleri üretilmektedir.
Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin etkisiyle değişen dünyada kentler, kendilerini fiziksel sınırlarının ötesinde dünyaya anlatmak gereği duymaktadırlar. Bu doğrultuda, son yıllarda ülkemizde de dünyada olduğu gibi “kentsel dönüşüm” adı altında kentsel yenileme faaliyetleri olmaktadır. Böylece, kentsel dönüşüm yapıldığında işlevsiz alanlar yenilenmiş, eski-yeni uyumu sağlanmış, plansız gelişen kent parçaları belli bir düzen içerisinde kontrol altına alınıp yeniden oluşturulması amaçlanmaktadır. Kentlerde sorunlu olarak görülen bölgeler yeniden düzenlenerek kente farklı bir hava getirilecek bu bölgeler canlandırılacak çağdaş ve soylu bir görünüm kazanacaktır.
Kentsel dönüşüm sadece yeni binalar yapmak değildir, aynı zamanda kent yenileme canlandırma ve soylulaştırma calışmalarını da içermektedir. Ülkemizde kentsel dönüşüm çalışmaları Avrupa ve Dünya’ya göre geç başlamıştır. Ülkemizde ilk kentsel dönüşüm çalışmaları 1980 sonlarında Ankara’da Dikmen Vadisi Kentsel Gelişim Projesi olarak yapılmıştır.
Çalışmamız beş bölümden oluşmaktadır. ilk bölümde kentsel dönüşüm kavramı, gelişimi ve amaçları üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde, kentsel dönüşümün kapsamı, kentsel dönüşüm türleri, bitirilen devam eden ve planlanan projeler ele alınacaktır. Üçüncü bölümde ise kentsel dönüşümün yasal dayanakları ele alınacaktır. Dördüncü bölümde kentsel dönüşüm olumlu ve olumsuz yönlerine ve deprem gerçeğine değinilecektir. Son bölümde sonuç ve değerlendirme olarak kurgulanmıştır.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN KAPSAMI, TÜRLERİ, BİTİRİLEN DEVAM EDEN VE PLANLANAN PROJELER
5393 sayılı Belediye Kanunun 73. Maddesinde kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilebilmesi için o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az 50.000 m² olması şartı aranır. Bunu yanında, kentin gelişimine uygun olarak yıpranan ve eskiyen alanların yeniden inşası ve restore edilmesiyle yeni konut, sanayi ve ticari alanları, teknoloji parkları, sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı önlem almak, tarihi-kültürel dokuyu korumak için dönüşüm projeleri uygulayabileceği belirtilmektedir. Eskiyen kent parçalarının, dönüşüme konu olacak alanların hangi ölçüte göre ve kim tarafından bu kapsama gireceğine dair bir hüküm getirilmemektedir. 5366 sayılı yasa ile yıpranan ve özelliğini kaybeden alanların hangi ölçütlere göre belirleneceğinin bilinmemesi kentsel sit alanlarının yenileme alanı ilan edilmesini kolaylaştıracak, korumayı engelleyecektir (Sönmez, Şanlı, 2010:67).
Kentsel dönüşümün bir kentsel yenileme modeli olarak ülkemizde en yaygın kullanımı, gecekondu alanlarının yeniden yapılanmasıdır (Dündar, 2006:65-74). Kentsel dönüşüm uygulamaları genellikle kullanılamaz hale gelmiş, tarihi dokusunu yitirmiş, çöküntü alanları ve ıslah – imar planları ile dönüşümü gerçekleşmemiş gecekondu alanlarının düzenlenmesi ve kullanılır hale getirilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, 1980’li yıllarda izlenen liberal ekonomik politikalarla ülkemiz gündemine giren kentsel dönüşüm uygulamaları, ıslah-imar planları tek alternatif görülerek ve kamu özel sektör işbirliği ile katılımcı söylemle geliştirilerek artmış, dönüşüm hızlanmıştır (Uludağ ve Özer, 2006:35–42).
Kentsel dönüşüm başta aşırı göç alan Ankara, İstanbul ve İzmir gibi metropollerimizin çevresini bir halka gibi saran gecekondu bölgelerinde yapılacak yenileme ve geliştirme çalışmaları, kentlere canlılık kazandıracağı gibi ekonomik sosyal ve kültürel sorunlara da çözüm getirecek önlemler paketi olabilecek çalışmalardır.
Kültür mirası açısından zengin, ancak çeşitli nedenlerle boş ve bakımsız bırakılarak kaderine terk edilmiş, yanlış ve zarar verecek şekilde kullanılarak tahrip edilmiş, içinde sonradan yaşanmaya başlanmış ve değiştirilmiş yapı gruplarından oluşan eski kent parçaları, etraflarındaki kalitesiz çevre özellikleri ile kentsel dönüşümün zorunlu olduğu alanlardır. Ekonomik gelişmelere dayanmaya çalışan eski kent parçalarının ıslahı ve yeniden işlevlendirilmesi sonucu yenilenerek sağlıklı bir kentsel çevre yaratılmaya çalışılırken, plansız gelişen kent parçalarının da kontrol altına alınması ve yeniden oluşturulması sağlanmalıdır (Özden, 2001:4).
Anayasa’mızın 56. maddesi ile halka tanınan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının gerçekleştirilmesinde kentsel dönüşüm projelerine ve bunu gerçekleştirecek yerel yönetimlere düşen görev çerçevesinde örgüt şemalarının oluşturulması, bunların gerçekleştirilmesi için gerekli finansal olanakların ve katılımın sağlanmasıdır. Kentsel dönüşüm, bir stratejiler bütünü dahilinde gerçekleştirilebilecek süreç içerisinde yerel yönetimler kentsel dönüşüm projelerinin sorumlusu durumundadır. Kentsel dönüşümün daha sağlıklı ve geleceğe yönelik olabilmesi için yerel yönetimler dönüşüm projeleri oluşturma görevlerini, alanın fizik – mekansal, ekonomik ve sosyo – kültürel niteliklerine göre farklı kurum ve kuruluşlarla paylaşarak gerçekleştirmelidirler. Yerel yönetimler, kentsel dönüşümün, gerek karar alma sürecinde, gerekse uygulama safhalarında, kentsel kültür mirasını korumak ve gözetmek üzere, uzmanından yönetime, meslek odaları temsilcileri ve özel şahıslara dek uzanan “Danışma Kurulu” niteliğinde bir katılım grubu ile işbirliği içinde çalışmalı, onların görüşleri doğrultusunda hareket etmelidirler (Kaptan, 1981:83).
Kentsel Dönüşüm Türleri
Kentsel Dönüşüm Türlerini yapılış biçimlerine göre dört başlık altında toplayabiliriz.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN YASAL DAYANAKLARI
Anayasa’nın, 56. maddesi; “herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu ve çevreyi geliştirmenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğunu”,57. maddesi; “devletin, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almakla yükümlü olduğunu” belirtmektedir. Kentse Dönüşümle Programları ve projeleriyle ilgili eksik de olsa yasal konuların gözden geçirildiği, eksik görülen noktaların giderilmeye çalışıldığı özellikle 2003′ten bu yana bir çok değişikliğe gidildiği gözlemlenmektedir. Aşağı da sayılan kanunlara ek olarak 644 ve 648 Sayılı KHK’ler ile yeni oluşan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da Kentsel Dönüşüm konusunda yetkilendirilmiştir.
- 5393 sayılı Belediye Kanunu-73. madde(2005)
- 5216 sayılı Büyükşehir belediyesi Kanunu(2012)
- 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında kanun(2005)
- 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (2012)
- 5104 Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi kanunu(2004)
- 1164 sayılı kanun ve yapılan değişiklikler ve 5273 sayılı Toplu Konut Kanunu
- 775 sayılı Gecekondu Kanunu(1976)
- 2981 sayılı İmar Affı Kanunu (1984)
SONUÇ
Artık ciddi bir dönüm noktasına gelinmiştir. Kentsel dönüşüm, anayasa yapmak kadar önemlidir; çünkü sonuçları itibariyle en az anayasa kadar hayatımızı etkiler. Türkiye’de şehirleşmede altyapı, ulaşım, sosyal donatı alanları, bina kalitesi ve depremlerden dolayı ciddi şehirleşme sorunları yaşanmaktadır. Halkımızı daha sağlıklı, güvenli ve huzurlu şehirlerde yerleştirmek için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Büyük küçük birçok şehrimiz benzer sorunlarla karşı karşıyadır ve yaşam kalitesi her geçen gün düşmekte ve insanlarımız için şehirde hayat çekilmez hale gelmektedir.
Deprem gerçeği de önümüzde durmaktadır. Ülkemizin sosyal barışını sağlayacak, ekonomimizi çalıştıracak, daha sağlıklı, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir şehircilik için deprem ve afet gerçeğini unutmamalıyız. Bunu yaparken kendi şehircilik mirasımız ve dünyanın geldiği şehircilik anlayışından yararlanmalıyız. Sosyolog, psikolog, şehir tarihçisi, kamu idarecisi, iktisatçı, mimar, mühendis ve şehir plancılarının katkılarıyla demokrasimizi yükseltecek, toplumsal uzlaşıyı sağlayacak şekilde şehirlerimiz tasarlamalıyız. Çevre, insan ve ekonominin iyi harmanlandığı bizi bugünden geleceğe taşıyacak daha sürdürülebilir ve yaşanabilir şehirler için hep birlikte çalışmalıyız.